'Her evlenen mutlaka boşanır'

Şener Şen ve Rutkay Aziz, Yol Ayrımı'nda buluştu.

Google Haberlere Abone ol
'Her evlenen mutlaka boşanır'

Rutkay AzizYol Ayrımı’ filminde Şener Şen’in en yakın ve en çapkın arkadaşı rolünde karşımıza çıkıyor. Yaşı 70 ve hâlâ haddini bildiğinin altını çiziyor.



Posta'ya konuşan Aziz evlilik ile ilgili şöyle diyor: “Evlilik boşanmak üzerine bir kurumdur. Her evlenen mutlaka boşanır. Kağıt üzerinde olmasa da duygusal olarak boşanır...”



Canan DANYILDIZ / POSTA



Rutkay Aziz: Her evlenen mutlaka boşanır



Adınız Aziz Rutkay ama Rutkay Aziz diyoruz. “Aziz” diye seslenen kaldı mı?

Artık pek yok! Avusturya Ortaokulu’nda soyadımız ismimizden önce söylenirdi. Bu bir gelenek, öyle de kaldı. “Doğrusu kızımınki gibi Doğa Rutkay olacak” diyorum.



Sizin ve Şener Şen’in son filmi ‘Yol Ayrımı’ vizyonda...

Birkaç gündür eleştirilere bakıyorum; olumlu şeyler duyuyorum. Yavuz Turgul’un senaryosunda, Şener Şen ile kadronun doğruluğundan görüntü yönetmenine ve verdiği mesaja kadar harika bir iş çıkardık.



Film neyi anlatıyor?

Bağırmadan çağırmadan, slogan atmadan ahlaklı, vicdanlı, namuslu ve emekten yana olmaya, kısacası insan olmaya davet eden film.



Filmde Altan rolündesiniz. Kim bu Altan?

Şener Şen’in canlandırdığı Mazhar karakterinin en yakın arkadaşı rolündeyim. Yemek yapan, kadınlarla yakın arkadaşlık kuran, kalender dostuyum. “Hayat aşktan, şaraptan ve kadından ibarettir” diyen bir adam. Arkadaşlarının eşlerinin, “Bu çok çapkın, içer, kocamızı da ayartır” dedikleri biri. Mazhar ise katı, gaddar ve işkolik bir adam. İkisi çok farklı karakterler.



'Politikaya girmeyi isterdim ama sanatı seçtim'



Rutkay Aziz ile Altan’ın benzer tarafları var mı?

Hayır, benim hayatla derdim, meselelerim var. Kaldı ki emeğimle yaşarım. Ama bana çok yakıştırılan bir rol. Belki şiire düşkünlüğümden bu benzerlik yalnızca. Ayrıca Altan çok güzel yemek yapıyor, bense gerçek hayatta ancak yumurta kırabiliyorum.



Sizin ‘yol ayrımlarınız’ oldu mu kendi hayatınızda?

Hiç olmadı. Bu filmi çekerken hep onu düşündüm. 70’li yıllarda ‘ilerici devrimci’ olmaya inandım, Ankara Sanat’a gittim. Ve bu yoldan hiç dönmedim. Barış, özgürlük, demokrasi yolunda mücadele ettim. Politikaya girmeyi isterdim ama sanatı seçtim. Sanatımla şu an politika yapıyorum zaten. Parasızlık da çektim, tiyatromuz da kapandı ama hiç “Tüccar olayım” demedim. Para da beni, ben de parayı sevemedim.



'Adaleti bu ülkede herkes arıyor'



“Hayatta oynamam” dediğiniz roller var mıdır?

Vardır tabii. Kadın ya da gey roller bana gelmez; inandırıcı olmaz.



Sinema mı, tiyatro mu?

Tiyatroyla doğdum, sonra sinemayla tanıştım. Ama sinemacıyım dersem, asıl onlara ayıp etmiş olurum. Fakat başka bir büyü olduğu muhakkak. Genelde haddimi biraz bilen biriyimdir. Hayat o kadar acımasız ki şımarmaya hakkımız yok. Kızım Doğa’ya da hep aynı şeyi söylerim.



Tiyatronuz da devam ediyor. ‘Adalet Sizsiniz’ oyunu 150’inci kez sahnede.

Taner Barlas ile oynuyoruz. Adana, Mersin, Antep, Urfa, Mardin, Van turnelerimiz var. Çok heyecanlıyım. Anadolu, tiyatroyu her zaman çok iyi karşılıyor. Adaleti bu ülkede herkes arıyor, yalnız şehirdekiler değil ki.



Evet...

“Tiyatro toplumun aynasıdır” der Atatürk. Ekonomik kalkınma tabii önemli ama kültürel anlamda da kalkınmak gerek. Biz bunu bir türlü çözmedik.



'Recep İvedik'e gidenleri aşağılamak, halkı aşağılamaktır'



‘Recep İvedik’ gibi filmlere milyonlarca insan akıyor. Tiyatro niye öyle değil?

O filmlere gidenler kadar gitmeyenler de var. Bunu aşağılamak için söylemiyorum. O zaman halkını aşağılarsın, olmaz. Yaptığımız işlerde eksiklikler var demek ki.



Geçmişi özler misiniz? Daha mutlu olduğunuz yıllar oldu mu?

Soru güzel de... Ama bakıyorum, geçmiş hep korkularla dolu, hep özgürlüklerimiz kısıtlanmış, hep zorluklar, tehditler... Öyle dönüp dünü, kendimi anlatmayı filan sevmem. Benim için bitti gitti, bana ne! Adama sorarlar, “Bugün ne yapıyorsun, yarın ne yapacaksın?”



İlginçmiş. Pişmanlıklarınız, tahammülsüzlükleriniz?

Yok, onlar da yok. Keşkeler de yok! “1975’te bir oyun koymuştuk da keşke şöyle...” Geç Allah aşkına! Ne olacak? Yalana tahammülüm yok bir tek. Cehalete de, kendini yönetmekten aciz ama yönetimde olan adamlara da...



Avusturya ekolünden mezun olmanın size katkısı oldu mu?

Muhakkak. Disiplin ve hayata bakış açımda çok etkili olmuştur. Bir ‘gelenek okulu’. Almanların bir lafı vardır, “Noktası noktasına” diye. Erken gelmek, bekletmemek, saygı duymak anlamında.



Rahmetli Tarık Akan çok yakın arkadaşınızdı...

Çok eski, Bakırköy Lisesi’nden arkadaşımdı. Onu çok özlüyorum. Çiçek Bar’da neredeyse her akşam birlikteydik. Ona bırak sigarayı diyordum ama... Ben de dört yıl evvel bıraktım.



'Doğa ile yüz göz değiliz'



Nasıl bir babasınız?

Doğa’nın beni eleştirmesine izin veren bir babayım. Yakın, samimiyiz ama yüz göz bir ilişkimiz yok. Laubali değiliz. Meslektaşız, onu çok becerikli buluyorum.



Dede olmaya hazır mısınız?

Olacağız gibi görünüyor. Torun bağımlılarından olmam ama çok severim.



Kızınızı büyütürken en çok ne tembihlediniz?

Gerçekçi, saygılı ol ve şımarma!



Yalnızca bir kez evlendiniz...

Evlilik boşanmak üzerine bir kurumdur. Her evlenen mutlaka boşanır. Kağıt üzerinde olmasa da duygusal olarak boşanır... Ama evliliğimden sonra uzun birlikteliklerim oldu tabii.



Hâlâ çapkın mısınız?

Eskiden belki biraz çapkın ve flörtöz bir adamdım. Ama şimdi değilim.



“Yaş 70 iş bitmiş” gibi hissediyor mu insan?

Yok yahu, ben yaşımı hiç yaşamıyorum, düşünmem bile.



Peki aşk?

Geçmişte oldum. Ama bu saatte çok zor! Yeni bir insan bulacaksın, onu seveceksin, kendini anlatıp ikna edeceksin. Çok zor.



Ya kadınlar?

Kadınlar olmasa hayat çok sıkıcı olur ya! Onlar olmadan etkili bir kitle hareketi olamaz! Kabul etmek gerek.



Röportajın devamını okumak için TIKLAYIN



'Her evlenen mutlaka boşanır'


Sıradaki Haber İçin Sürükleyin